göz hastalıkları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
göz hastalıkları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9/16/2008

Göz kuruluğuna son

Bu yöntem bir harika…Doktorlar, klasik ”lasik” yönteminin uygulanması sırasında ortaya çıkan ozon gazının gözün yüzeyindeki sinir uçlarını etkileyerek göz kuruluğuna neden olduğunu ifade ederek, ”S-Lasik yönteminde ise işlem sırasında lazerin uygulanmadığı alanlar kapatılarak, ortaya çıkan ozon gazının göze hasar vermesi engelleniyor” dedi.
Çelikkol, yaptığı açıklamada, miyop, hipermetrop, astigmat gibi gözdeki kırma kusurlarını tedavi etmek için kullanılan lazer yöntemlerinin tümünde excimer lazer kullanılarak, korneanın (saydam tabaka) net görmeyi sağlayacak şekle kavuşturulduğunu söyledi.
Excimer lazerin diğer yöntemlerden farklı olarak soğuk bir lazer olduğunu, çevre dokulara zarar vermediğini, yakarak değil dokuyu tozlaştırarak tedavi sağladığını kaydeden doktorlar, ”Aynı excimer lazerle yapılan, göz numaralarını sıfırlama ya da daha doğru ifadeyle doğal net görme kazandırmak amacıyla yapılan tedavilere farklı isimler verilmesinin sebebi kullanım tekniğinin farklı olmasından kaynaklanıyor” diyor.

En gelişmiş lazer tedavi yöntemi olması, yaklaşık 4-5 dakika sürmesi, ağrısız, acısız, kansız ve güvenli bir uygulama olması nedeniyle ”lasik” yönteminin çok tercih edildiğini anlatan Çelikkol, bu tedavi sonucunda görüş netliğinin çok hızlı oluştuğunu, göz numaralarında kısmi geri gelmenin görülmediğini bildirdi.

Hastaların göz ve yüz yapısında bir engel olmadığı sürece bu metodun kullanılabildiğini belirten doktorlar, bunun uygulanmasında engel olduğu takdirde ise PRK ya da lasek yöntemlerinin tercih edildiğini belirtti.Klasik lasik yönteminde, korneadan bir kapakçığın kaldırılmasıyla ortaya çıkan kornea yatağına lazer yapıldığını, böylece dokunun tozlaştırılarak kırma kusurunun düzeltildiğini anlatan doktorlar:”Bilimsel araştırmalar, klasik lasik yönteminde uygulama sırasında ortaya çıkan ozon gazının gözün yüzeyindeki sinir uçlarını etkileyerek göz kuruluğuna neden olduğunu gösteriyor.

ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde uygulanmaya başlanan S (Sealed)-Lasik yönteminde ise yine korneadan kapakçık kaldırılarak lazer uygulanıyor. Ancak bu işlem sırasında lazerin uygulanmadığı alanlar kapatılarak, ortaya çıkan ozon gazının göze hasar vermesi engelleniyor. Bu da göz kuruluğunun ortaya çıkmasını yüzde 70 oranında azaltıyor.”

ABD’de çalışmalar yürüten İspanyol uzman Carmen Barraquer tarafından geliştirilen yöntemin, göz kuruluğunu engellemesi bakımından klasik yönteme göre daha avantajlı olduğunu bildirdi.Doktorlar, 18 yaşından büyük, miyop, hipermetrop, astigmat ya da mixed astigmatı olanlar ile uygun presbiyopların (yaşa bağlı yakın problemi) ve 18 yaşından küçük olup da 2 gözü arasında aşırı numara farkı bulunanların lasik yaptırabileceğini söylüyor.

DEPRESYON NEDİR ?
Depresyon toplumda çok sık görülmekle beraber, ilk kez depresyonun tanımlanması Hipokrat dönemine kadar eskilere uzanır. Depresyonun temelinde daha önceden isteyerek ve severek yaptığı günlük aktivitelere karşı isteksizlik ve hayattan zevk alamama durumu vardır. Ek olarak kişide kederli ve üzgün bir duygudurum ile birlikte görülen bazı değişiklikler zamanla oluşur. Bu durumda kişi herşeyi olumsuz olarak değerlendirerek karamsarlık düşünceleri ile geçmişi ve geleceği düşünmeye başlar. Bu düşünceler istemesede kişinin aklına gelir. Yani günlük yaşantıda herşeyin olumsuz taraflarını görür. Geçmişte yaşanmış olayların olumsuz ve kötü taraflarını görerek kendisini suçlu ve cezalandırılmış hisseder.

Aynı şekilde geleceği de umutsuz ve karamsar görerek gelecek adına çaresizlik düşünceleri iyice pekişir. Kişi hayatından zevk alamaz hale gelerek hatta yaşamanın anlamsız olduğunu düşünecek kadar kendini çökkün hissedebilir. Bu olumsuz bakış günlük hayatına, kişiler arası ilişkilere yansıyarak onun okul ve/veya iş hayatındaki performansının düşmesine neden olabilir. Yalnız normal sınırlarda kabul edilecek gün içerisindeki duygulanımdaki çökkünlükler depresyon sayılmaz. Depresyon diyebilmemiz için gün içerisinde hemen hemen gün boyu ve en az son onbeş gündür devam ediyor olması gerekir.

DEPRESYONUN DİĞER BELİRTİLERİ NELERDİR ?
Önceden zevk aldığı günlük aktivite ve meşguliyetlerden zevk alamama, gün içerisinde sürekli veya günün büyük çoğunluğunda kederli ve üzgün olma, gençlerde ve çocuklarda daha çok çabuk sinirlenme duygudurum değişikliği, uyku azalması, sık sık uyanma, erken uyanma veya çok fazla uyuma, iştahsızlık veya çok aşırı yeme, dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon azalması, cinsel istekte azalma, çabuk yorulma, akla gelen ölüm düşünceleri, kendini değersiz -çaresiz- işe yaramaz - beceriksiz - suçlu görme, olayları olumsuz değerlendirme, geleceğe yönelik karamsar düşünceler ve buna benzer belirtiler görülür. Bu belirtilerin tamamı olabileceği gibi, önemli bir kısmı da bulunabilir.

ÇOCUKLARDA GÖRÜLEBİLECEK EK BELİRTİLER NELERDİR ?Son zamanlarda ders başarısızlığının artması, gün içerisinde aşırı sinirlenme, özellikle iştah artışı şeklinde iştah değişiklikleri, uyku bozukluğu ve aşırı uyuma, okul içerisinde yalnız olmayı tercih etme, daha önceden severek yaptığı hobilerinden uzaklaşma, arkadaşlarından uzaklaşma, üzgün bakış, daha çok sessiz sakin olmayı tercih etme, daha çok odasında yalnız vakit geçirmeyi tercih etme ( uzun süre ), tutturma nöbetleri ve öfke krizleri, kendini diğer arkadaşlarına göre beceriksiz ve başarısız görme, ders çalışmada isteksizlik, son zamanlarda madde bağımlılığı, riskli arkadaş gruplarına katılma vb.

DEPRESYON NASIL OLUŞUR ?Kişide depresyon oluşması için belli bir kişiyi olumsuz yönde etkileyen stres etkeni veya yaşanan bir olay olabilir. Kişiler arası ilişkilerdeki olumsuzluklarda kişiyi depresyona sokabilir . Özellikle günümüzde psikososyal stres etkenlerinin artması ile toplumu oluşturan bireylerin depresyon geçirme riski artmıştır . Depresyon hiçbir dış etken olmadanda kendi kendine kişide endojen dediğimiz şekli ile zamanla gelişebilir.

DEPRESYON TİPLERİ NELERDİR ?Melankolik tipte özellikle sabahları çok yoğun çökkünlük hissi ile beraber hemen her şeye karşı zevk kaybı, aşırı yorgunluk ve halsizlik görülür. Atipik şeklinde ise genellikle uyku ve iştah azalması olan tipik şekilde olanın tersi olarak, uyku ve iştah artışı ön plandadır. Mevsimsel tipte tekrarlayan mevsimle birlikte olan depresyon belirtileri vardır. Tipik olanda ise azalmış uyku,iştah, enerji vardır.

DEPRESYONDA BEDENSEL ŞİKAYETLER NELERDİR ?Depresyondaki kişi bedensel şikayetler diyebileceğimiz; Baş ağrısı, kas ağrıları, aşırı yorgunluk ve halsizlik, sindirim sistemi rahatsızlıkları, kalp ve dolaşım sistemi şikayetleri, cinsel işlev bozuklukları ve buna benzer bedensel yakınmalar ile de çoğunlukla doktora başvururabilir.

DEPRESYONUN AİLEYE ETKİSİ NELER OLABİLİR ?Depresyon durumu aile üyelerinden birisini etkilediği zaman, etkileşim durumunda olan aile bireyleri ister istemez bu durumdan etkilenecektir. Aile üyelerinden harhangi birindeki depresyon hali genelde aileninde genel atmosferini daha karamsar ve olumsuz hale getirebilir. Depresyondaki aile bireyinin diğer aile bireyleri ile ilişkileri bozulabilir. Örneğin evde babanın depresyondan etkilenmesi onun mesleki performanısnın azalmasına, işlevselliğinin azalmasına, evine ve ailesine daha az ilgi göstermesine, evdeki anlaşmazlı, tartışma ve sıkıntıların artmasına, ailenin sosyal aktivitelerinin azalmasına, çocuklarda aile içindeki gerilim ve sıkıntılardan dolayı kaygı belirtilerinin oluşmasına (tırnak yeme, altını ıslatmaya veya kirletmeye başlatma, kekeleme, tik bozuklukları, uyku ve iştah bozuklukları vb) yol açabilir.

DEPRESYON TEDAVİSİ NASILDIR ?Depresyon tedavisi son zamanlarda daha kolay hale gelmiştir. Genellikle ve çoğunlukla kullanılan tedavi yaklaşımı ilaç tedavisidir. İlaç tedavisinede serotonin ve noradrenalin üzerinden etki yapan antidepresan dedğimiz ilaçlar kullanılır. Aynı zamanda bilişsel olumsuzlukları ve öğrenilmiş çaresizlik düşüncelerini gidermek ve tadaviyi hızlandırmak için psikoterapiye de ihtiyaç olabilir. Nedene yönelik olarak psikososyal stres faktörlerinin de ortadan kaldırılması süreç içerisinde iyileşmeyi hızlandıracaktır. Bu dönem içerisinde kişinin hayatını mevcut depresyonun ez az şekilde etkilemesi için, durumun bir psikiyatrist tarafından değerlendirilmesi ve vakit geçirilmeden tedaviye başlanması önemli olabilmektedir.

Postnatal depression
Some women develop depression just after having a baby. See separate leaflet called 'Postnatal Depression' for details.
Bipolar affective disorderIn some people, depression can alternate with periods of elation and over-activity (mania or hypomania). This is called bipolar affective disorder or manic-depression. Treatment tends to include mood stabiliser medicines such as lithium. See separate leaflet called 'Bipolar Affective Disorder' for details.
Seasonal affective disorderSome people develop recurrent depression in the winter months only. This is called 'Seasonal Affective Disorder' or SAD. For people in the UK with SAD, symptoms of depression usually develop each year sometime between September and November, and continue until March or April. You, and your doctor, may not realize that you have SAD for several years. This is because recurring depression is quite common. You may have been treated for depression several times over the years before it is realized that you have the seasonal pattern of SAD. Treatment of SAD is similar to other types of depression. However, 'light therapy' is also effective. See separate leaflet called 'Seasonal Affective Disorder' for details.
Other mental health problemsDepression sometimes occurs at the same time as other mental health problems.
People with anxiety, panic disorder, and personality disorders quite commonly also develop depression. As a rule, depression should be treated first, followed by treatment of the other disorder. In particular, anxiety will often improve following treatment of depression.
Eating disorders such as anorexia and bulimia may accompany depression. In this situation the eating disorder is usually the main target of treatment.

7/14/2008

YAZ VE KALP HASTALIKLARI

Kalp Hastalarının Hastalıkları Gereği Yaşam Boyu Dikkat Etmeleri Gereken Bazı Kurallar Vardır.

Bunlar Çoğu Kez Hastalar Tarafından Yeni Bir Yaşam Şekli Olarak Algılanır. Mümkün Olduğunca Da Uymaya Özen Gösterilir.

Her Mevsimin Kendine Özgü Güzelliği Ve Özelliği Vardır. Kışın Karı Ve Soğuğu Ile Yazın Sıcağı Ve Denizi Bunların Başında Gelir.

Kalp Hastası Olan Kişi Yazın Ve Denizini Çok Seviyor Da Olsa, Kendini Mümkün Olduğunca Sıcaktan Ve Yaz-Deniz Keyfi Adına Yorgunluktan Korumalıdır. Bu Nedenle Sıcağın Ve Koruyucu Hareketlerin Sakıncalarına Kısaca Değinmek Uygun Olur.Sıcaklık Ve Deriİnsanlar Içinde Bulundukları Ortama Uyum Sağlamada Kendilerine Yardımcı Olan Donanımlara Sahiptirler.

Çevrenin Ve Kendi Vücut Isınlarının Durumuna Uyum Sağlamada Deri Çok Önemli Bir Rol OynarDeri, Damarlarının Durumunu Ihtiyaca Göre Ayarlayarak Damarların Genişlemesi Veya Damarların Daralmasını Sağlayarak Çevrenin Sıcağına Uyum Sağlar. Kişinin Sıcağa Uyum Göstermesinde Terleme Ve Titremeninde Önemli Bir Ayarlayıcı Rolü Vardır.

Deri, Normal Koşullarda Normal Isıdaki Ve Istirahatteki Erişkin Bir Insanda Kalp Debisinin % De 5-10′U Kadar Bir Kan Taşır. Isının Artmasıyla Deri Kanlanması Artar.Aşırı Isı Artması Hallerinde Kap Debisinin % 50-60′I Deriye Gider. Bu Gibi Hallerde Derinin Sempatik Vazokonstriktör Sinirleri Arayıcılığı Ile Çeşitli Refleks Yollar Sayesinde Dolaşım Düzenlenmesi Yapılarak Kontrol Altına Alınır.

Yazın Aşırı Sıcaklarda, Sıcağa Uzun Süre Maruz Kalmakla En Sık Görülen Aşırı Halsizlik, Yorgunluk Hatta Bitkinlik Düzeyindeki Tablolardır. Sıcak Çarpması (Güneş Çarpması) Bu Durumlardan Biridir.
Ortamın Isısının Artmasıyla Kişinin Deri Ve Çeşitli Organlarında Oluşan Temel Değişiklikleri Şöyle Özetleyebiliriz.

1- Dolaşimda ,Kanin Büyük Kismi Deriye Yöneldiği İçin Derinin Kan Akimi Ve Kan Miktari Artar.
2- Kalb Debisi Ve Atim Hacmi Azalir.
3- Arteriyel Kan Basinci ( Tansiyon ) Düşer.
4- Karin İç Organlarinin Kanlanmasi Azalir.
5- Kaslarda Kan Akimi Azalir.
Bu Değişiklikler Yorgunluk Yaratabilecek Düzeyde Güç Sarfiyatını Gerektiren Her Türlü Beden-Sel Faaliyette Daha Da Artar.Böyle Durumlarda Kalbin Işinin Artması Dakikadaki Atım Sayısı-Kasılması Da Artar.
Yukarıdaki Açıklamaya Çalışmaya Çalıştığımız Özelliklerden Ötürü Hipertansiyonlu, Kalp Yetmezlikli, Koroner Arter Hastalıklı Ve Tedavi Altındaki Hastların Şunlara Dikkat Etmleri Uygun Olur.
Fazla Sicağa Maruz Kalmayiniz.Yürüyüş Ve Gezintilerinizi Sabah Erken Veya Akşam Serin Saatlerde Yapiniz.

Günlük Su Alımınız Kısıtlanmış Bile Olsa,Yazın Çok Sıcak Zamanları_Da Ve Aşırı Terlediğıniz Dönemlerde Su Kaybınız Artacağı İçin Yeterli Suyunuzu (Günde Ortalama 2-2,5 Litre)
Terle Birlikte Vücudun Elektrolit Kaybı, Özellikle Sodyum (Tuz) Kaybı Fazla Olacağı İçin-Tuz Kısıtlamalı Bir Rejim İçindeyseniz Doktorunuzun Fikrini Alarak Yemeklerinize Biraz Tuz İlave Edebilirsiniz.

Deniz Kıyısında Tatilde İseniz, Kumda Yatıp, Güneş Banyosu Yapmayınız.
Denize Sabah Veya Akşam Üzeri Giriniz.
Denizde Uzun Süre Yüzmeyiniz.
Eğer Denizde Dalma Alışkanlığınız Varsa Dalmayınız.
Tok Karnına Denize Girmeyiniz.
Fazla Yaglı, Kızartmalı, Ağır Gıdalar Yerine, Bol Sebze, Haşlama Veya Izgara, Hafif Gıdalar Tercih Ediniz.
Eğer Diabetes Mellitusunuz (Şeker Hastalığı) Yoksa Bol Meyva Yiyiniz.
Bacaklarınızda Kronik Venöz Yetmezlik (Varis) Varsa, Denizde Belinize Kadar Olan Bir Su Seviyesinde Yürüyüş Yapınız.
Asla Kum Banyusu Yapmayınız.
Hipertansiyonlu İseniz, Tansiyon İlacınız Fazla Gelebilir, Dozunu Doktorunuza Tekrar Sorunuz.
Aşırı Sıcaklarda Ritm Bozuklukları Olabılir.

Bu Kurallara Uymadığınız Takdirde Hangi Sebeple Meydana Gelmiş Olursa Olsun Kalp Yetersizliğiniz Kaybolmuşken Yeniden Ortaya Çıkabilir, Hafiflemişken Ağırlaşabilir.
Sükün Bulmuş, Kaybolmuş Kalb Ağrılarınız (Angina Pectoris) Yeniden Başlayabilir.
Deniz Ve Sicağa Karşilik Serin Yayla Tatilini Tercih Edebilirsiniz


HİPOTANSİYON, DÜŞÜK TANSİYON
tansiyon düşüklüğü Büyük tansiyon, 11'den aşağı düştüğü zaman tansiyon düşüklüğü vardır. Bu duruma tıp dilinde hipotansiyon denir. tansiyon, ateşli hastalıklar sırasında, büyük kanamalardan sonra, iç salgı bezi bozukluklarında veya herhangi bir hastalıktan sonraki iyileşme döneminde düşer.
Bazı kadınların aybaşı hallerinde, veya sıcakta fazla ter kaybından sonra veya sinirli kimselerde de tansiyon düştüğü görülür. Devamlı olarak tansiyon düşüklüğü önemli bir hastalığın işareti olabilir.
Halk dilinde vertigo denen baş dönmelerinin nedenleri çeşitlidir.
Bunlardan başlıcaları şunlardır:
Kulak ağrısı.
Araç tutmaları.
Ani hava değişimi.
Bazı göz hastalıkları.
İlaç zehirlenmeleri.
Düşük veya yüksek tansiyon.
Damar sertliği ve bazı kalp hastalıkları.
Kansızlık ve kan hastalıkları.
Mikrobik hastalıklar.
Beyin hastalıkları.
Sara ve bazı ruh hastalıkları.
Tedaviye başlanmadan önce hastalığın gerçek nedeninin tespit edilmesi gerekir. Baş dönmelerine yapılacak ilk iş hemen oturmak veya öne eğilmek ve mümkünse hemen yatmaktır. Baş dönmesi sık sık oluyorsa mutlaka bir doktora gitmek gerekir.

Kulak çınlaması, kulak uğultusu veya kulak vızıltısına, tıp dilinde tinnitus denir. Çok çeşitli nedenleri vardır. Bunlar arasında, kulak kiri, içkulak iltihabı, ortakulak iltihabı, menier hastalığı, ateşli hastalıklar, yorgunluk, zafiyet, bazı ilaçlar, yüksek veya düşük tansiyon sayılabilir. Bu nedenle doktora başvurmak gerekir.

Kan basıncına tansiyon denir. Kalp her kasılışında belirli miktardaki kanı atardamarlara pompalar. Bu sırada da, kan basıncı en yüksek seviyeye çıkar. Buna büyük tansiyon denir. Kalbin iki kasılışı arasında geçen zaman içinde ise, kan basıncı en düşük seviyeye iner. Buna da küçük tansiyon denir. Büyük tansiyon ile küçük tansiyon arasındaki fark da nabız basıncını gösterir. tansiyon yaşa bünyeye ve tansiyon ölçüldüğü andaki ruhi veya bedeni duruma göre farklılık gösterir. Yaşlandıkça tansiyon yükselmesi normaldir.