4/20/2008

Unutkanlık,Kalp Damar Hastalıkları ve Menopoz

Geçenlerde bir kadın anahtarlarını bulamadığı için nasıl randevusunu kaçırdığını anlatıyordu. Her yeri dip bucak aradığı halde, bir türlü bulamamıştı. Hepimiz o yollardan geçtiğimiz için, halinden anlıyorduk. Özellikle de, sonunda anahtarları ceketinin cebinde bulduğunu söylediğinde! Kendini ne kadar kötü hissettiğini anlatmama gerek yok, sanırım. Şimdiye kadar duyduğum en iyi hafıza kaybı hikayesi bayram yemeği için kasaba gidip et alan kadının öyküsüdür.

Kadın kasaptan çıktıktan sonra otoparka doğru gider. Elindeki paketi otomobilin üstüne koyup kapıyı açar. Arabaya biner ve yola çıkar. Birkaç sokak ilerledikten sonra kaldırımdaki yayaların deli gibi el salladıklarını fark edince hemen kenara çekip durur. Arabaya bir şey olduğunu sanıp sağını solunu kontrol etmek için dışarı çıkar. Ne otomobilde, ne de üstünde duran et paketinde bir sorun vardır. Böyle şeyleri duyunca gülmek, konu siz bile olsanız, bunu dostlarla paylaşmak iyidir, insanların size değil, sizinle birlikte güldüklerini fark edeceksiniz. Çünkü bu herkesin başına gelebilir. Üstelik, eğer kendimize gülmezsek, oturup ağlamamız gerekir. Herhalde hepimiz gülmeyi yeğleriz, değil mi?

Peki, çözüm nedir? Eğer siz de çoğumuz gibi çok meşgulseniz ve günün saatleri size yetmiyorsa, bazı şeyler için listeler çıkarmanızı öneririm. Örneğin, Yapılacak İşler Listesi, Alışveriş Listesi, Doğum günü Listesi, Evlilik Yıl dönümleri Listesi gibi, hatırlamanız gereken şeylerin listesini yapın. Doktorunuzdan aldığınız randevuyu gösteren kart, arabanızın bakım kartı sizin için çok değerlidir. Bu küçük notlar günlük işlerinizin arasında yapmanız gereken işleri anımsatır.

Neden bu kadar unutkan olduğunuzu merak ediyorsanız, söyleyim: Östrojen kaybı, çok yoğun iş programları, stres veya, tatiller insanda unutkanlık yapar. Liste yapmak, hormon tedavisine başvurmak veya, bol bol turunçgil yemek düşünmeniz gereken bazı önlemler olabilir. Ayrıca, sık sık anahtarlarınızı, ya da, gözlüğünüzü kaybediyorsanız, bu gibi şeyleri belirli bir yere koymayı deneyin. Böylece, gözlüğünüz gözünüzde değilse, her zaman bıraktığınız yere gidip bakarsınız.
Menopozdan önce kadınların erkeklere oranla kalp da­mar hastalıklarına yakalanma olasılıkları daha düşüktür. Östrojen hormonunun kadınları koruduğuna inanılıyor. An­cak, kadınlar menopoza girince vücutlarında östrojen üreti­mi azalıp, kalp damar hastalıkları riski başlıyor ve her yıl katlanan bir hızla artıyor. Kırk beş yaşında bir kadında bu risk dokuzda birken, altmış beşinde ikide bire çıkıyor.

Kadınları korkutan bir haber de, her ne kadar kalp damar hastalıklarına erkekler daha çok yakalanıyorsa da, bu has­talıklardan ölen kadın sayısının çok daha fazla oluşu. Ne­deni şu: kalp damar hastalığı sinsi kalp hastalığı olarak da adlandırılır. Menopozdaki kadınlar farkında olmadan kalp hastası olabilir, hatta, kalp krizi bile geçirebilirler. Bazı krizlerde ağrı olmayabilir. Diğerleri de hazımsızlık, ülser veya, diğer sorunlara bağlanabilir. Bu nasıl olabilir, diye düşünebilirsiniz. Çok basit. Menopozdaki kadınlar bir kol­tukta dört karpuz taşırlar. Biz kadınlar aynı anda torunları­mızla ilgilenir, yaşlı anne babamıza bakar, alışveriş yapar, çalışır, temizlik yaparız. Kendimize ayırıp, doktora gidecek zamanımız yoktur. Durumumuzu sürekli hasır altı eder, şikayetimizi öğleyin yediğimiz bir şeye bağlarız.

Üstünde önemle durulacak faktörlerden biri de, histerek-tomi ameliyatı olmuş (rahmin alınması) veya, geçirdiği ame­liyattan dolayı menopoza girmiş kadınların kalp hastası ol­ma riskinin inanılmaz boyutlarda arttığıdır. Bu kadınların ya­şamlarının sonuna dek kalp hastalığına yakalanma riski üç misli artar. Bu yüzden bilim adamları menopoz öncesi histerektomi ameliyatının yararlarını araştırıyorlar. Örneğin, birçok doktor hafif fibroid tümörleri veya, habis olmayan rahim kanamaları görülen kadınların rahimlerini almaya gerek duymuyorlar ve böylece onları daha yüksek kalp has­talıkları riskine sokmuyorlar.
Kalp damar hastalıkları çok önemli bir konu olduğu ve sizin bu konuyu en kısa ve kolay yoldan kavramanızı iste­diğim için konunun ana başlıklarını özetledim. Kalp damar hastalıklarıyla ilgili en son araştırma sonuçları aşağıdadır.

Dengeli Beslenme

Cildimizi genç tutmaya çalışmak sadece bakımla ve sürdüğümüzkremlerle mümkün değil. Bunun için yediklerimize dikkat etmeliyiz...
Bazı besinlerin cildi gençleştirdiğini bazılannın ise yaşlandırdığını biliyor muydunuz?


İşte cildin dostu ve düşmanı gıdalar:Muhteşem bir cilde sahip olmanın yolları beslenmeden de gediyor.


Cildi gençleştirenler:


Soya filizi: Cildi doldurur, gerginleştirir.


Ispanak, lahana: B vitamini cildin bağ dokusunu sıklaştınr, selüliti önler,


Yeşil çay; Serbest radikallere karşı hücre koruyucu maddeler içerir. Böylece ciltteki yaşlanmayı durdurur.


Sarımsak: Bileşimindeki allizin maddesi kan dolaşımım harekete geçirir cildi arındırır, cilt rengini güzelleşcirir.


Ringa balığı; Vücudun ihtiyaç duyduğu doymamış yağ asidi içeren balıklar hücrelerdeki yağlanmayı durdurur, anti aging görevi görür.


Zeytinyağı; Erken yaşlanmaya karşı mükemmel, Kırışıklığı önler.


Yumurta, süt; Niacin maddesi içerir, B vitamini deposudur, hücre yeniler


Rezene; Hartada bir iki kez sofrada olmalı. Kalsium zenginidir ciltte hücre yenilenmesinde görev alır.

Avokado: E vitamini açısından zengin. Serbest radikallere karşı içeriden etki eder.

Elma; Kan şekerin; sabitler, ensülin iniş çıkışlarım engeller, cilde iyi gelir.
Dengeli ve sağlıklı beslenmenin temel ilkeleri

- Alınan besinlerin içerik ve oranları fizyolojik olmalı

- Alınan enerji miktarına dikkat edilmeli

- Öğünler sık ve az olarak alınmalı

- Protein ve karbonhidrat oranlarına dikkat edilmeli.

- Yağ sınırlamasına önem vermeli

- Taze meyve ve sebze tüketimi artırılmalı

- Enerji kaynağı olarak dengeli tahıl ürünleri tüketilmeli

- Şeker ve tatlı tüketimi azaltılmalı

- Su ve sıvı besin alımına dikkat edilmeli


- Besinler, uygun saklanmalı ve uygun pişirilmeli

- Düzenli egzersiz yapılmalı.


ÇOCUK DİŞ SAĞLIĞI
Çocukların dişleri niye çürüyor?
Süt dişleri normal dişlere oranla daha çok organik madde içerirler, bu nedenle çürümeye daha yatkınlardır, daha kolay ve hızlı çürürler.
Çocuklar, çürüğün erken döneminde görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif ağrı gibi sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olmasında fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir.


Çocuklar ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler.
Özellikle annelerin sıklıkla yaptığı bir hata da emzik ya da biberonu şeker, reçel vb. gibi gıdalara batırarak çocuklara vermeleri veya uyku aralarında şekerli süt, meyve suyu gibi gıdalara alıştırmalarıdır. Böylece beslenme düzensizliğinden dolayı dişler çürümeye yatkın hale gelir.


Çürük oluşumu engellenebilir mi?
Çürüğü tamamen engelleyebilecek bir aşı yada ilaç henüz geliştirilemedi. Ancak, çürük sayısını azaltmaya yönelik bazı malzemeler günümüzde kullanılmaktadır, bunlardan birisi; "fissür örtücü" dediğimiz malzemedir. Diş çürükleri genellikle azı ve küçükazı dişlerinin, çiğneyici yüzlerinde bulunan "fissür" adı verilen oluklarda başlar. Bahsettiğimiz malzemeyle olukların üzeri kapatılıp, o bölgeye mikrop, yemek artığı vs. nin sızması engellenerek çürük başlaması önlenir. Bu işlem, 6 yaşından itibaren çıkan kalıcı azı ve küçükazı dişlerine de uygulanabilir.
Çürüğü engellemenin başka bir yolu da dişlerin çürüğe karşı direncini artırmaktır. Dişlere yüzeysel florür uygulanması suretiyle bu direnç kazandırılır.


Süt dişlerinin önemi nedir?
Süt dişlerinin birinci görevi çocuğun düzgün beslenmesini sağlamaktır. Ayrıca konuşmanın düzgün gelişimi de süt dişlerinin varlığına bağlıdır. Bunların yanında aşağıdaki gibi bir görüntü, hiç kimsenin çocuğunda görmek istemeyeceği ciddi estetik sorunlara yol açmaktadır.Süt dişleri kapladıkları alanı kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı diş için korumakta ve kalıcı diş sürerken ona rehberlik yapmaktadırlar.Süt dişi erken çekildiği zaman bu doğal yer tutuculuk fonksiyonu da ortadan kalkmaktadır.
Süt dişlerindeki çürükler tedavi edilmeli mi?
Tedavi edilmeyen süt dişi çürükleri, ağrı, kötü koku, çiğneme zorluğu, beslenme bozukluğu ve çirkin görüntüye yol açar. Bu dönemdeki tedavi edilmeyen diş bozuklukları, ileride diş çarpıklığı, çene gelişiminde bozukluk ve genel sağlık problemlerine (romatizmadan kalp rahatsızlıklarına kadar) sebep olabilecektir. Dolayısıyla süt dişlerindeki çürükler, "nasıl olsa yerine yenileri gelecek" yanılgısına düşmeden tedavi edilmelidir.
(28 Nisan)

4/15/2008

DELİKSİZ UYKU

7-8 saatlik deliksiz bir uykunun sırrı nedir merak ediyormusunuz???
Yatmadan yaklaşık 1.5 saat önce mutfağa dalın.Ancak öyle her bulduğunuzu yiyeceksiniz gibi bir yanlışa kapılmadan dalın…
Yaklaşık 200 kalori civarındaki bazı sihirli yiyecekler ile hem sindirim sisteminizi yormamış olursunuz, hem de kaslarınızı gevşetip, sakinleşirsiniz.
Serotonin ve melatonin hormonları sayesinde ise deliksiz bir uykuya kavuşursunuz. Aşağıdaki listeden 1 veya 2 adedi geçmeyecek şekilde dilediğiniz seçimi yapmakta özgürsünüz!

1: MuzAçık olarak söylemek gerekirse sarı bir poşet içindeki uyku hapları olarak adlandırabiliriz. Seratonin ve melatonin dışında aynı zamanda magnezyum içeren bu meyve, kaslarınızı gevşetip sizi rahatlatır.

2: Papatya ÇayıSizi yatağa huzurlu bir şekilde yatıracak bir çaydan bahsediyoruz. Sakinleştirici özelliği sayesinde papatya çayı , kaygılı ve sinirli bir bünyenin en iyi panzehiridir.

3: Ilık SütEvet çok duyduğunuzu biliyoruz…Fakat bu bir mit değil, gerçektir. Süt içeriğinde bulunan ve tripsin etkisiyle serbestlenen ve organizma için gerekli bir aminoasit olan triptofan sayesinde beyniniz yatışır ve daha sağlıklı bir uykuya dalarsınız. Elbette ki sıcak sütün yıllardır duyduğumuz birçok iyileştirici özelliği sayesinde psikolojik bir etkileşim de duyabilirsiniz.

4: BalBitki çayınızın veya ılık sütünüzün içine atacağınız bir çay kaşığı kadar balın etkileri hiç de göründüğü kadar küçük değildir. İçeriğindeki şeker her ne kadar vücudu hareketlendirmeye niyetlense de, az miktarda glikoz oreksine dur işareti yapar. Oreksin son zamanlarda keşfedilmiş ve beyni hareketlinderen bir nörotransmiterdir.

5: Patates Az miktarda fırında pişirİlmiş patatesin iyi bir gece uykusuna yardımcı olabileceğini pek sık duymadığınızı biliyoruz. Midenizi yormayacağı gibi, içeriğindeki tripofan sayesinde asit seviyesini düşürür. Etkiyi daha da artırmak için sütle birlikte püre kıvamına getirip yiyebilirsiniz.

6: Yulaf UnuYulaf içeriğindeki melatonin sayesinde iyi bir uykunun en iyi ilaçlarındandır. Bir miktar Akçaağaç şerbetiyle karıştırsanız hem de lezzeti ile sizi büyüleyecektir.

7: Badem Bir avuç kalp dostu bu yemişlerden yediğiniz takdirde, sizi tatlı bir şekerlemeye götüren yolculukta en büyük yardımcınızı bulmuş olacaksınız. Hem tripofan içeriği hem de uygun ölçüde içerdiği kalsiyum sayesinde kaslarınızın rahatlamasına yarar.

8: Keten Tohumu Hayat bazen ters gittiğinde ve siz de kendinizi kötü hissettiğinizde, 2 kaşık keten tohumunun sizlere yardımcı olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Süt veya yoğurt içine katabileceğiniz keten tohumu, omega 3 yağ asitleri açısından zengindir ve doğal bir moral verici etkisi bulunmaktadır.

9: Kepek Ekmeği Bal kattığınız çayınız ile birlikte yiyeceğiniz bir ince dilim kepek ekmeği, vücuttaki insülinin biraz serbest kalmasına ve tripofan ile seratonininize ‘’uyku vakti’’ mesajını yollamasını sağlamaktadır.

10:Hindi Güzel bir uykunun 2-3 saat öncesi, bir ince dilim kepek ekmeği üzerine koyacağınız küçük bir parça haşlanmış hindi eti yararlı olacaktır. İçeriğindeki tripofan sayesinde midenizde çok miktarda protein olmadığı zamanlarda bile sizi rahatlatır.

Uyku ihtiyacı yaşa göre değişir
Her gün uyumamız gereken süre, yaşa göre farklılık gösterir. Yaş ilerledikçe uyku ihtiyacı azalır. Çocuklar ve gençlerin uyku ihtiyaçlarıyla süreleri ise daha fazladır. Aşağıdaki sıralamayı aklınızdan çıkarmayın. Eğer yaşınıza bu süreler uymuyorsa, uykusuzluk çekiyorsunuz demektir:
- 19-30 yaş: 7.5 saat
- 33-45 yaş: 7 saat
- 50-70 yaş: 6 saat
- 70 yaşın üzerinde: 5 saat


SAMAN NEZLESİ
Saman nezlesi tanımı yanlış isimlendirilmektedir. Çünkü saman bu olaya neden olmaz.
Hastalık; akan kaşınan burun ve göz, hapşırma, boğaz kaşıntısı ve burun, boğazda çok miktarda akıntıdan oluşmaktadır. Havayla solunan parçaçıklara karşı gelişen allerji buna neden olmaktadır. Yaz gribi ise bilinen grip (Virüs enfeksiyonları) den farklıdır, gribin aksine saman nezlesi gibi havadaki parçaçıklara karşı gelişen bir alerjidir.
Saman nezlesi ve yaz gribi tıp dilinde allerjik rinit olarak bilinen durum için kullanılan yaygın isimlerdir. (Rinit, burun iltihabıdır.) Her yıl çok sayıda insan allerjik rinite yakalanmaktadır. Bazıları çok hafif atlatırken bazıları için çok ağır geçmekte, işlerini engellemekte ve yaşam kalitesini bozmaktadır.

ALLERJİNİN NEDENİ NEDİR?

Bir bitki veya hayvana ait bir parçaçık vücüda girerse (gözü kaplayan zardan, burun veya boğazdan) bu istilayı önlemek amacıyla bağışıklık sistemine ait bir yanıt gelişir. Normal şartlar altında bu yararlı, doğal bir korunmadır. Bununla birlikte bazı kişiler bir takım maddelere karşı aşırı reaksiyon göstermektedir. Bu maddelere allerjen, kişilere ise allerjik denilmektedir. Bu olay ailevi olarak görülme eğilimi göstermektedir. Allerjenler vücudu antikor yapmak üzere uyarırlar. Bunlar daha sonra allerjenlerle birleşerek, vücudda bu şekilde istenmeyen etkilere yol açan bazı kimyasal maddelerin salgılamasına neden olurlar. Histamin bunlar içinde en iyi bilinen kimyasal maddedir. Bu madde burun zarlarının şişmesine, kaşıntıya, tahrişe ve aşırı miktarda sümük oluşmasına neden olur.

HANGİ ALLERJENLER RİNİT YAPAR? Havada taşınabilecek kadar küçük ve hafif olan hayvan ve bitki proteinleri gözümüz burnumuz ve boğazımızdaki zarlar üzerinde birikirler. Polenler, mantar sporları, hayvan tüyleri ve ev tozu bu parçaçıkların en sık rastlananlarındandır.
HANGİ POLENLER SORUN OLUR? İlkbaharın erken dönemlerinde saman nezlesine polenler yada çevrede sıklıkla rastlanan ağaçlar neden olmaktadır. İlkbaharın geç dönemlerinde ise polenler çayırlardan kaynaklanmaktadır. Renkli süs bitkileri nadir olarak allerjiye neden olmaktadır. Çünkü onların polenleri havayla taşınamayacak kadar ağırdır. Bu bitkilerin polenleri bir yerden bir yere böcekler tarafından taşınmaktadır. (arılar, kelebekler) Bazı bitkiler ise Ağustosun sonunda polen vermeye başlarlar. Bu eylül ayı boyunca devam eder. Kimi zaman ekim ayına kadar veya ilk soğuklara kadar polen verdiği olur.

MANTAR NEDİR? Mantarlar ekmeği küflendiren, meyvaların bozulmasına neden olan küflerdir. Aynı zamanda kuru yapraklarda, çayırlarda, samanda, tohumlarda diğer bitki ve toprakta da bulunurlar. Soğuğa dirençli oldukları için allerji sorunu uzundur ve karın toprağı kapattığı dönemler dışında tüm bir yıl sporları havada bulunur. Ev içinde mantarlar ev bitkilerinde ve onların saksı toprağında yaşar. Bodrum katları ve çamaşır odaları gibi nemli yerlerin yanı sıra peynirde ve mayalanmış içkilerde de bulunurlar.

TÜM YIL BOYUNCA SAMAN NEZLESİ NASIL DEĞİŞİR? Allerjenler hayvan artıkları (kediler, köpekler, atlar, yün) kozmetik malzemeler, mantarlar, yiyecekler ve ev tozlarıda dahil olmak üzere bütün yıl boyunca bulunurlar. Ev tozu, mobilyalardan dökülen selülozdan, mantardan, ev hayvanlarında dökülen artıklardan ve böcek parçalarından oluşan karmaşık bir yapıdır. Allerji kışın sıcak hava sistemlerinin açılmasıyla ev tozunun etkisi altında artmaktadır.

ALLERJİ ZARARLI OLABİLİRMİ? Allerjik kişilerin soğuk algınlığına, sinüs enfeksiyonu ve kulak enfeksiyonlarına olan hassasiyetleri artmıştır. Bu hastalık onları allerjisi olmayan insanlardan daha fazla rahatsız edebilir. Hatta bazen daha ağır olarak bu kişilerde astım gelişebilir.

SİZ NE YAPABİLİRSİNİZ? İdeal olarak allerjinizin oluştuğu yerden uzakta yaşamayı seçebilirsiniz. Örneğin sadece deniz havası teneffüs edebileceğiniz bir yerde veya hiçbir şeyin yaşamayacağı kadar kuru bir iklimde yaşamanıza devam edebilirsiniz. Ne yazık ki bu ideal uygulama nadiren yapılabilir. Ancak aşağıda sıralanan kendi kendinize yardım önerileri denemeye değerdir.

1. Çimleri keserken veya ev temizliği yaparken polen maskesi takın. (birçok eczaneden temin edilebilir)

2. Isıtma ve havalandırma sistemlerindeki filtreleri aylık olarak değiştirin yada bir hava temizleme aygıtı kullanmaya başlayın.

3. Polenlerin çok yoğun olduğu dönemlerde kapıları ve pencereleri kapalı tutun.

4. Evde bulunan bitki ve hayvanlardan uzak durun.

5. Kuş tüyü yastıkları, yün battaniye ve yün örtüleri pamuk veya sentetik maddeden yapılmış olanlarla değiştirin.

6. Gerekli olduğunda yeterince antihistaminik ve dekonjestan kullanın.

7. Yatağınızın baş tarafı yukarı kaldırılmış bir şekilde uyuyun. Bunun için yatağınızın baş tarafındaki ayakların altına birer tuğla koyabilirsiniz.

8. Genel sağlık kurallarına uyun. Hergün egzerzis yapın. Sigarayı bırakın ve diğer hava kirliliğine neden olan şeylerden uzak durun.

9.Dengeli beslenin karbonhitratları aza indirin. Dietinizi vitaminler ve özelliklede C vitaminiyle destekleyin.

10. Doktorunuzun tavsiyelerine uyun Kış aylarında iyi bir nemlendirici kullanın. Çünkü kuru ev içi havası birçok allerjik kişinin kötüleşmesine neden olmaktadır. Ancak nemlendiricide mantar üreme şansına da dikkat edin.